(tic). karşılık. cover charge (lokantalarda) giriş ücreti. cover crop toprağı muhafaza etmek için kışın ekilen ekin. cover girl kapak kel. cover glass lamel: covered wagon üstü bezle kaplı dört tekerlekli at arabası. break cover gizlendiği yerden meydana çıkmak. take cover sığınmak, iltica etmek, gizlenmeye çalışmak. under cover gizlenmiş
sığınmış
zarf içinde. under cover of perdesi altında, kisvesi altında. under separate cover ayrı bir zarfta. He read the book from cover to cover Kitabı başından sonuna kadar okudu.
(f). kapamak, örtmek, kaplamak
kapsamak, ihtiva etmek, şamil olmak
sigorta etmek
korumak, müdafaa etmek
saklamak, gizlemek
yol almak, katetmek
(gazet). röportajını yapmak , yazmak
kuluçkaya yatmak
(erkek hayvan) cinsi münasebette bulunmak
mesuliyetini üzerine almak
idare etmek
yerini doldurmak
yetmek, kafi gelmek
silâh ile tehdit etmek
destek ateşi sağlamak
aynı miktarda para koyarak bahse girişmek. cover up örtmek
gizlemek. Don't move: I've got you covered I Kıpırdama, elimdesin. I He covered himself with embarrassment Kendi kendini utanç verici bir duruma soktu. He covered himself with glory şan ve şeref kazandı. He covered it with oil Üzerine yağ sıvadı.
cover-up
(i). gizleme, örtme, saklama (basın veya teftişten).
coverage
(i). sigorta miktarı ve cinsi
(gazet). olay veya konunun takip edilmesi ve yazılması.
coveralls
(i). iş tulumu.
covering
(i). kaplama, muhafaza
kat, tabaka
perde, örtü. covering letter evrak ile gönderilen ve evrakın mahiyetini anlatan mektup.