i. güzellik, zarafet. pulchritu'dinous s. güzel, zarif.
pule
f. çocuk gibi ağlamak, ağlamsamak, ağlamsayarak şikayet etmek. puling s. mızmız, ağlamsık.
pull
f. çekmek
koparmak
sürüklemek
leh. yolmak (tüy); matb. (prova) çıkarmak
(argo)(bıçak veya silah) çekmek
topu eğri meydana getirecek şekilde atmak
(kürek) çekmek
girmek, gelmek
bir yudum içmek, bir nefes çekmek. pull a long face surat asmak. pull a muscle adaleyi incitmek. pull apart çekip ayırmak. pull away çekip ayırmak, çekmek
çekilip ayrılmak. pull down yıkmak
moralini bozmak, üzmek. pull for yardım etmek, desteklemek
k.dili bağlılığını bildirmek. pull in one's horns daha dikkatli olmak. pull off çekip çıkarmak
(argo)başarıyla yapmak, başarmak. pull oneself together kendine gelmek, kendine hakim olmak. pull one's leg aldatmak. pull one's punches hızla vurur gibi görünmek. pull one's rank üs- tünlüğünü kabul ettirmek. pull one's weight gerekli gayreti sarfetmek. pull out çekip çıkarmak
ayrılmak. pull strings tesir ettirmek, piston kullanmak. pull through paçayı kurtarmak. pull together işbirliği yapmak
elde bulunanlardan meydana getirmek. pull to pieces paramparça etmek. pull up ileri gitmek
kökünden çekip çıkarmak
durmak. pull up stakes ilgisini kesip gitmek.
i. çekiş, çekme
tutamaç
dayanıklık
kürek çekme
(argo) iltimas, kayırma, piston, arka
(argo) bir içim (puro, pipo); uğraşma, gayret
gerilim
matb. prova. have pull arkası olmak, mahkemede dayısı bulunmak.
pullet
i. piliç, yarga.
pulley
i., fiz. makara
mak. kasnak.
pullman
i. Pullman car tic. mark. rahat koltuklu lüks vagon