iken as... so oldugu gibi, dahi, o veçhile. as well as gibi. as you were going siz giderken. so as gibi, suretle, veçhile
için
ki as...as kadar. so as to see görecek surette, görmek için. This is as good as that.Bu da diğeri kadar iyidir. He bought the farm as well as the house.Hem evi hem de çiftliği aldı. As we have finished, we may go. Mademki işimiz bitti, gidebiliriz. ıt gets better as you go along. iş ilerledikçe daha iyi oluyor. Do as I do. Sen de benim yaptığımı yap. Expensive as it was, I bought it. Çok pahalı olduğu halde aldım. as is şimdiki durumuyla. I'II buy it as is. Olduğu gibi satın alırım.
baglaç çünkü, mademki, nitekim. as if, as though, as it were sanki, güya. as to, as for gelince, hakkynda,... sorarsanız AS (kıs). Anglo-Saxon.
asafetida.mp3
asafetida
(i). şeytantersi, çadıruşağı otu, kötü kokulu bir sinir ilâcı.
asbestos.mp3
asbestos
(i).amyant,asbest, yanmaz taş dağ keteni, taş keten, yeşil taş pamuğu. asbestos packing asbest salmastrası.
ascap
(kıs). American Society of Composers, Authors and Publishers.
ascarid
(i). askarid, (zool). Ascaris.
ascend.mp3
ascend
(f). çıkmak, yukarı çıkmak, yükselmek , muzikte pesten tize geçmek
akarsu boyunca akıntıya karşı gitmek
artmak, çoğalmak , ziyadeleşmek
üzerine çıkmak, tırmanmak. ascendable (s). çıkılır, çıkılabilir.